Pıtırcık’tan mektup var
Mektuplarınızı çok seviyorum. Sadece beni oturup yazma zahmetinden kurtardığı için değil bizim gibi kedili köpekli cümbür cemaaat yaşayan birçok mutlu aile olduğunu gördüğümüz için. Bu hafta Pıtırcık’ın mektubuna yer vereceğim. Bu arada yine böyle mutlu ailelerden ‘Yatakta5Kişi’ tayfasını tebrik ederim. Aileye yeni bir kız bebek (iki ayaklılardan) katılacakmış. Harika haber! Şimdi sizleri Pıtırcık’ın mektubuyla baş başa bırakıyorum.
“Sevgili Pişo,
Sana daha önce de yazdığımız gibi evde büyük bir üstünlük sağlamış durumdayız. Adam ve kadın sadece biz izin verirsek koltuğa, kanepeye ilişebiliyor, yataklarında uyuyabiliyorlar. En sıcak ve etrafa hâkim noktaları, mesela buzdolabının, DVD player’ın üstünü, kaloriferin dibindeki sepeti, masanın üstünde, içinde bir vakitler ne güzel elbirliğiyle yediğimiz bir saksı siklamen olan tahta çanağı falan asla onlara kaptırmayız. Evde iki de manasız köpek var. Bunlar Maximillian ve Esmeralda. Kadının edebiyat tutkusu nedeniyle köpeklerin hepsinin garip garip isimleri var. Adamın evindeki altı köpeğin arasında Nobel ödüllü Doris Lessing bile var ama bu ayrı bir yazının konusu. Ben ve arkadaşlarım son zamanlarda dışarı çık(a)mıyoruz. Malum, havalar soğudu, yağmurlar başladı. Yaşlı ablalarımızdan biri hapşırmaya başladı bile. Aslında sabah itiş kakış mamamızı yedikten sonra biraz ağlıyoruz kapının önünde bizi çıkarsınlar diye ama kadın çok kararlı. Adam yumuşatmaya çalışsa da ‘Üşütürler’ diyor da başka bir şey demiyor. Adam bizim kürkümüzden, Sibirya kaplanlarından falan bahsedince de garip garip gülüyor. Aynı gülüşü adam ‘Kumu ben de temizlerim, ne varmış!’ dediğinde de görüyoruz, ama bu kadar sık değil.
Neyse, bizim eve son zamanlarda birkaç arkadaş daha geldi. Aslında 12’ydik kısa süre öncesine kadar. Sonra yazın başında buralara terk edilen, beyaz kız arkadaşımız ilk yağmurlu günde hoooop içeride aldı soluğu. Olduk 13. Fark etmez dedik yürüdük ama masanın üstündeki güzelim çanak da gitti bu arada. Bu arkadaş hep orada yani. Arkasından baktık ki kadının kapının önüne inşa (!) ettiği evlerden birinde kalan benekli ufaklık arka odadaki büyük yatakta, kadının her gün üşenmeden geometrik bir düzene göre dizdiği yastıkların arasında uyuyor. Bu yarı boy arkadaş da ailemize girdikten sonra 13.5 olduğumuzu söyledi herkese kadınla adam. Biz matematikten pek anlamıyoruz, öyle diyorlarsa öyledir neticede. Yine yağmur yağıyor. Ev sıcak ama dışarıda durum parlak değil. Pencerelerdeki karton kutular, kapının önündeki eften püften evcikler kardeşlere yetmiyor artık. Adam da Facebook’tan ona buna mesaj gönderip ev bulmaya çalışıyor. Sonuç, sokaktaki arkadaşlardan biri daha, Çak Çak, dün gece itibarıyla bizde kalmaya başladı. Hemen mamanın, kumun, suyun yerini çözdü, yastıklarımızı keşfetti, en yumuşak olanına çöreklendi… Keşke herkes evine sokaktan bir kedi, bir köpek alabilse. O zaman hepsini bizimkiler almak zorunda kalmaz.
Şimdi kaç kişi olduk dersen (Yani biz kediler olarak, gerisi kimin umurunda!) 13.5+1.5=15. Bu arkadaş biraz cüsseli biri de. İyi haftalar kardeş,
Pıtırcık…”