İspanya, Türkiye ve Nepal'in ortak noktası nedir?

Help us Save Lives.. SHARE!Share on Facebook
Facebook
Tweet about this on Twitter
Twitter
Share on Reddit
Reddit
Pin on Pinterest
Pinterest
Email this to someone
email
Spanish Brutality
Spanish Brutality

Coğrafya mı? Hayır.
Dil mi? Hayır.
Din mi? Hayır?
Tarih mi? Hayır?

Paylaştığımız şey. Kurban dediğimiz korkunç ve zalimce kan-akıtma ritüeli.

Kadim uygarlıklar en saf ve temizleri kurban ederek tarılarını onurlandırdılar.

Azteklerin tapınaklarını tekrar kutsamak için 80 binden fazla esiri kurban ettiği söylenir.

Hindistan’a Thugee kabilesi Ölüm tanrıçası Kali için 2 milyondan fala insanı kurban etmiştir.

Çin ve Japonya‘da çoğu köle ve uşak milyonlarca insan, kutsal binaların ve önemli yapılara şans getirsin diye, veya öbür dünyada efendilerine hizmet edebilmeleri için kurban edilmiştir.

Turkish Brutality

İÖ 97 yılına kadar ise Roma’da insan kurban etmek yasaldır.

Avrupa kültürleri, mesela Keltler, Norse’lar, Slav ve Macarlar, ve daha pek çoğu zaferlerini pekiştirmek için insan kurban vermişlerdir.

Hayvanları kurban etmek neredeyse tüm uygarlıklara saygın bir din kisvesi altında girmiştir. Üç İbrahimi din o veya bu şekilde kurban adetini uygulamış veya uygulamaktadır.  Ortodoks Yunanlıların azizlerine keçi ve koç kurban etmesine Kourbania denir. Varlıklı Müslümanların Hac vazifesini yerine getirirken Kurban kesmesi adettir.

Yahudilikteki Korbanot, yani ritüel kurban kesimi şimdilerde pek uygulanmasa da günahlardan arınmanın en iyi yolu olarak kabul edilir.

Nepal’de, belki de dünyada en çok hayvanın aynı anda kurban edildiği en büyük etkinlik olan Gadhimai Festivali sırasında 3 gün içerisinde 250 000 hayvan öldürülür. “Festival” sırasında hayvanların kafası baltayla tek bir darbede gövdesinden ayrılır, omurilik ve atar damar bir darbede kesilir (Jhatka). Şehirli Hindu’ların reddettiği bu ritüel
kırsal nüfus tarafından büyük bir coşkuyla Tanrılarına saygılarını sunmanın bir yöntemi olarak uygulanmaktadır.

İspanya, Portekiz, Fransa’nın bazı bölgeleri ve bazı Latin Amerika ülkelerinde boğaların belli bir ritüel takip edilerek kurban edilmesi, milyonlarca izleyicinin gözleri önünde devam etmektedir. Kökleri tarih öncesi boğa tapınma ve kurban edilmesine giden bu devasa ve kanlı endüstrinin bu haşmetli hayvanlara uyguladığı zulüm Avrupa Birliği
fonlarıyla da desteklenmektedir. İspanyol dövüş boğası endüstrisi her yıl 500 milyon Euro’luk bir katkıdan faydalanmaktadır.

Nepalese Brutality

Hayvanlara yapılan zulüm sona erecek mi?
Evet! Bu zulüm bizler aldığımız her bilinçli kararın ileriye doğru
atılan bir adım olduğunun anladığımızda bitecek.
Bizler görebilecek miyiz?
Büyük ihtimalle hayır…
Belki çocuklarımız görecek.
Öyleyse neden şimdiden başlamayalım?

Help us Save Lives.. SHARE!Share on Facebook
Facebook
Tweet about this on Twitter
Twitter
Share on Reddit
Reddit
Pin on Pinterest
Pinterest
Email this to someone
email

23 comments on “İspanya, Türkiye ve Nepal'in ortak noktası nedir?Add yours →

Comments are closed. You can not add new comments.

  1. Bu kadar yoksulu olan bir ülkenin kan akıtmak yerine,insana yatırım yapmalarını isterdim.Doyurmak ,giydirmek,tedavi ettirmek,barındırmak gibi.

  2. çok teşekkür ederim. dünkü ve bu günkü yazılar için çok sağol viktor. ne yazık ki insanlar korkuları ve bencillikleri ile zulüm yapmaya devam ediyorlar..

  3. neba ayana piscitelli says:

    Zararin neresinden donsen kardir denir ya gec bileeeeeeeee kalindi,hic zaman kaybetmeden uzerimize ne dusuyorsa yapalim,haydi is basina…………….

  4. nous sommes en l an 2000 et pas au temps de la prehistoire ,vous etes des arrierés des barbares ,comment peut on etre capable de faire de tel atrocitées fucking bastards

  5. tüm tanrıların katliama, kana ihtiyacı var, inançları anlamakta güçlük çekiyorum, düşünmeyin, yatın-kalkın, öldürün.

    dinler insana dünyanın onlar için yaratıldığını buyurduğu sürece işkence ve katliamlar sürecek. insan dünyayı kendine ait sanacak kadar küstah olmaya devam edecek ve sırf bu yüzden dünya barışı ütopik olmaya devam edecek

  6. ayse arzık says:

    Bu feci durumla ilgili,garip bir şekilde aklım sanki donakalıyor.Bloke olup,sadece nefret ve acı hissedebiliyorum….Ne yazık ki,dünyanın sonu gelene kadar da böyle devam edecek diye düşünüyorum.İnsanın olduğu dünyanın her köşesinde, zalimlik olacak….
    Hiç olmazsa,yasalarla cezalar konulup,caydırıcı olunabilse…

  7. bazı arkadaşlarla böyle bir dilekçe gönderiyoruz. viktor sence de uygunsa adresler var aşağıda. sevgiler.

    DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DİKKATİNE

    Konu : Kurban kesme adı altında hayvanlara yapılan işkenceler ve bu dönemde toplumsal bir çılgınlığa dönüşen yalnış uygulamalar hakkında

    Bildiğiniz üzere her yıl kurban kesme adı altında korkunç işkenceler ve katliamlar yaşanmaktadır. Dinen ahlaken ve kanunen uygun olmayan bu yalnış ve utanç verici uygulamalar ile ilgili insanlarımızın eğitimi, bilgilendirilmesi, denetimi gibi konularda “Diyanet İşleri Başkanlığı” olarak kurumunuzun geçmiş dönem ve mevcut çalışmaları ve önümüzdeki dönem çalışma planları hakkında acilen bilgi verilmesini önemle rica ediyorum.

    Aşağıda haber linkleri bulunan korkunç olayla ilgili hayvanlara eziyetin ne kadar günah olduğu, bu yapılanların dinle ibadetle ilgisi olmadığı konusunda çok net anlaşılır bir ifade ile tüm camilerde ve ilgili kurumlarınızda acilen bilgilendirme yapılmasını da önemle rica ederiz.

    http://www.facebook.com/l/86f65;www.haytap.org/index.php?option=com_content&view=article&id=2325:iskence-ettigi-hayvan-can-cekisirken-o-kameraya-gulumsuyordu&catid=17:haberler&Itemid=6180

    http://www.facebook.com/group.php?v=app_2373072738&ref=ts&gid=192146062580#/group.php?gid=192146062580

    ISIM SOYISIM
    ILETISIM
    TC KIMLIK NO

    DILEKCENIN GONDERILECEGI ADRESLER :

    bimer@basbakanlik.gov.tr,
    diyanet@diyanet.gov.tr,
    protokol@diyanet.gov.tr,
    fkaraman@diyanet.gov.tr,
    mgormez@diyanet.gov.tr,
    msaydin@diyanet.gov.tr,
    izzeter@diyanet.gov.tr,
    ozafsar@diyanet.gov.tr,
    protokol@diyanet.gov.tr,
    dinisleriyk@diyanet.gov.tr,
    mushaflar@diyanet.gov.tr,
    teftiskurulu@diyanet.gov.tr,
    icdenetim@diyanet.gov.tr,
    hukuk@diyanet.gov.tr,
    strateji@diyanet.gov.tr,
    dinhizmetleri@diyanet.gov.tr,
    dinegitimi@diyanet.gov.tr,
    sersoy@diyanet.gov.tr,
    diniyayinlar@diyanet.gov.tr,
    disiliskiler@diyanet.gov.tr,
    personel@diyanet.gov.tr,
    idarimaliisler@diyanet.gov.tr,
    dosim@diyanet.gov.tr,
    basin@diyanet.gov.tr,

    ——————–

  8. kime anlatacaksın bunları kac kişi var soyledıklerınızı anlayıp dogru bulacak soylemeye kalksak bızı kurban ederler ama yapableceklerımızın en ıyısını yapmalıyız, allah bıze akıl verdı kullanın dıye ama kotuluge degıl ne yazıkkı cogunluk kolay olanı secıyor yani kotulugu iyilik yapmak zordur ozveri ister fedakarlık ıster, benım fazla umıdım yok ama umarım duzelır sevgıler;

  9. Cenk Karayazgan says:

    Biz zavallı insanlar hayvanlara işkence ettiğimiz zaman mutlu olabilecek kadar bozuk ve çarpık olabiliyoruz. Insana verilen zeka işlenmediği, eğitilmediği zaman yeryüzünün kara lekesi gibi varlığımızla zarar veriyoruz. Bizler ne bu zakayı nede bu güzel dünyada yaşamayı hak etmiyoruz.

    We don’t deserve to live in this planet…

  10. Melike Şirin ŞEKER says:

    çok çarpıcı bir yazı, insanın bir daha bir sdaha düşünmesini sağlıyor. teşekkürler…

  11. Artik dinleri cok ciddi bir sekilde elestirmenin, insanliga ne verip insanliktan ne goturdugunun tartisilmasi gerekiyor. Bu konuyu actiginiz iyi oldu. Bir ulkeyi ya da halki elestirdiginizde, neredeyse irkci oldugunuzun soylenmeye baslandigi bu donemde cok ciddi calismalar ve kampanyalar baslamali ve herkes taraf tutmaktan kacinmamali.
    Eger onlar cennete gidiyorsa, ben cehennemi cennete cevirir, bir guzel de yasarim.
    Saygilarimla

  12. strigoimorti says:

    herhangi bir olayı eleştirirken işin en kolayı kendi düşüncelerimizi çok rahatça bir şekilde ortaya koyup karşı tarafı anlamadan herhangi bir araştırma yapmadan yermek olsa gerek. ben bu yazıyı eleştiriceğim çünkü özellikle biz türklerin yaptığı gibi işin kolayına kaçmak var burda. bu yazıyı yazan arkadaşın kurban bayramı hakkındaki bilgisi, amacı veya insanlar arasındaki sosyal iletişiminden haberi varmı merak ediyorum. ben aşırı dinci veya tutucu bir insan değilim ama biraz akıl sahibi bi insan azcık araştırma yapar veya en azından tenezzül edip bi kaç satır birşey okursa bu bayramın kan dökmek,hayvanlara işkence etmek değil(ki diğer medeniyetlerdeki vahşi olaylarla bağdaştırılması çok üzücü) insanların etrafındaki insanlarla kaynaşması ve toplumun birarada tutabilmesi için ufak bi vesile olduğunu anlayabilir. (ki diğer medeniyetlerdeki vahşi olaylarla bağdaştırılması çok üzücü. bir yerde zevk için hayvan öldürülüyor biyerde bi kaç garibanın karnı doysun diye!!)buraya eleştiri yapanların birçoğu, dışarıda hayatı boyunca et yemenin senede bir kaçgüne bağlı olan çocukları tanımıyordur. bilinçsizlikten kaynaklanan hayvanları ve çocuklarmızın psikolojilerini etkileyen kareleri tabiki hiçbir şekilde tasvip etmiyorum. ama kötü misal emsal olmazz. ayrıca bu konudada dinimizde hayvanlara yapılan zulümün insana yapılandan ayırt edilmiceğini biliyorum. nasıl mı sadece biraz okumak ve kulaklarını dünyaya tek taraflı açmamakla!!!

  13. Tunç UĞURKAN says:

    Ben anlamadım bu konuyu…Şimdi bu konuyu destekleyenler et yemiyor mu
    ? Çoğu tahminimce yiyor… O yediği et kesilen bir hayvanın eti değilmi? Kurbanda kesilen hayvanlar, diğer zamanlarda kesilen hayvanlardan ne 1 eksik ne 1 fazla, Kurban Bayramında mezbahalar kasaplar kesmiyor, insanlar kendi kesiyor. Bu nasıl bir katliam oluyor ? Katliam bence soyu tükenen bir hayvanı topluca öldürmektir mesela Bufalolar… Önce bahçesini temizlesinler, sonra başkasının kapısının önüne baksın birileri… PS: her gün et çıktığı için mutfaklarında çok görmekten sıkılmışlar anlaşılan, onu bir de senede 1 kere Kurbanda sofralarında görenlere soralım bakalım size ne cevap verecekler ? Bu konunun din ile hiç bir ilgisi yok bu arada bu yardımlaşmadır. Çocuğu hasta adama para verirsen ilaç alır et almaz… Burda sadece et veriliyorki insanlar senede bir kaç kerede olsa et yiyebilsin… Aslan kaplan kurt saldırıp parçalayarak yediği zaman ay ne vahşet mi diyorsunuz. Doğa sizi ölmeyin bu dünyada sonsuza kadar yaşayın diye yaratmadı. Doğa sizi birşeylere fayda sağlayın, mesela meyve yiyip dağın gidip öbür tarafına tuvaletinizi yapın ki ordada meyve ağacı çıksın vs şeyler yüzünden yarattı.Ve her birinede sen onu sen bunu ye dedi. İnek seni niye yemiyor bir düşünün bakalım, çokmu korkuyor bizden… İnsan gibi basit bir canlısın kendini çok görme bırak tabiat nasıl istedi ise UY ona itaat et, kendinide boşyere yorma sende öleceksin kurtlar yiyecek, bende öleceğim solucanlar yiyecek :)))

  14. Sn. Vikotr Larkhill,
    Oluşumunuzu çok beğeniyoruz fakat bu yazınızda bir yanlışlık var. Dünyadaki her ülke arasında benzerlikler var çünkü hepsinde insanlar yaşıyor, Allah katında insanlar bir tarağın dişleri gibi hepsi aynı boydadır, hepsi aynı özellik taşır, aralarında hiçbir fark yoktur fakat inançları farklıdır. Allah’ın dinleri de birbirinin devamıdır ve Türkler de en son dinin çok büyük temsilcileridirler fakat budizm diye birşey bilmeyiz ve boğa güreşleri de yoktur. O yüzden bahsettiğiniz ülkelerle aramızdaki benzerlik sadece insan olmamızdır. Bizim kitabımızda denizden gelen nimetleri ve tırnağından başına kadar faydalandığımız mucize küçük baş ve büyük baş hayvanları tüketmemiz gerektiği yazıyor ama zulüm ve katletmek yazmıyor. Bu emirleri ve tavsiyeleri de yüzyıllar boyunca dünyaya hükmetmiş insanlardan veya Allah katına çıkmış insanlardan daha iyi uygulayacağınızı zannetmiyoruz. Bu bizim dinimizin gereğidir. Ben de bebekliğimden beri koçların kesilişini seyrederim ve hiçbir zaman kötü yönde etkilenmedim çünkü o kurbanın ihtiyacı olan kişiye gideceğini, hoş birşey olduğunu kültürümden bildiğim için, her bayramı iple çekerim ve o koç kesilirken de herzaman mutlu olurum. Ben şimdi cani miyim ? Bütün Osmanlı cani miydi ? Tüm dinler canilik mi içeriyor ? Bizim bölücü basınımız 25 milyon insan yaşayan şehirdeki tüm kötü görüntüleri derleyip dünyaya sunarsa tabii ortaya hoş manzara çıkmaz ama siz buna zulüm derseniz, olmaz. Sadece bayramda değil, herzaman kesiyoruz, keseceğiz de, Afrika’ya gidip ordaki aç çocuklar için sürü de keseceğiz Allah izin verirse.
    Eteğinde kedi uyuduğu için, eteğini kesip kediyi uyandırmadan ayağa kalkan insanların olduğu bir dinin temsilcileriyiz. Bu zulüm değil, sadece insan olmanın gerekleridir. Siz de lütfen, bunların ne demek olduğunu daha iyi anlamnız için, size hayatta herzaman kılavuz olacak kitabımızı okuyun !
    Yazıyı yayınlamasanız da olur, sadece siz okuyun bana yeter.

  15. Burada da bu yazıyı anlamayanlar, anlamak istemeyenler çıkmış ve çıkacak doğal olarak.. Ama yazı harika (anlayana).. 1000 yıl önceki adetleri sürdürmek çok düşüncesiz ve barbarca.. Kölelik de Kuran’da yazıyor, neden uygulanmıyor artık? Çünkü zaman değişti.. Yani herşey değişebilir. İlk önce kendimizden başlamalıyız.

  16. Yazıyı ve anlatılmak isteneni gayet iyi anlıyoruz fakat bilinçsizlik olması gereken konu, genelleme yapılarak kurban vahşeti olarak sunulmuş, çok büyük hata ! Kur’an’da; ”Kölelerinize iyi bakın, haksızlık etmeyin, gerekirse azad edin” yazıyor ve bahsettiğiniz mucize kitap 1000 yıl önceki ananeleri değil, eğer dünya 1.000.000 milyon yıl sonra varolacaksa, olacakları bile yazıyor. Kalbinizle okuyup, kalbinizle yorum yapmanız gerekiyor. Avrupalı’dan ya da sağdan soldan kulaktan dolma yorumlarla Kur’an’dan bahsederseniz, siz de bu bilinçsizliğin içine düşmüş olursunuz.

  17. Kur’an-ı Kerim’de çeşitli vesilelerle birçok ayette kurban ibadetinden bahsedilmektedir. Kurban ibadetinin yer aldığı ayetlerin neredeyse tamamında, doğrudan veya dolaylı olarak Hz. İbrahim (a.s.) ile ilgili bir boyut bulunduğu görülmektedir.

    Yukarıda da işaret edildiği gibi, Kur’an-ı Kerim’de (Maide 5/27), (Al-i İmran 3/183), (Ahkaf 46/28 surelerinde) “kurban”kelimesi yer almaktaysa da, bu ayetlerde geçen “kurban”kelimesi dini bir terim olan kurban (udhiyye, nesike vb.) anlamında kullanılmayıp, kelimenin sözlük (yakınlaşmak -yaklaşmaya vesile olan şey) anlamında kullanılmıştır.

    Kur’an-ı Kerim’de Saffat, Hac, En’am, Maide, Bakara, Fetih ve Kevser surelerinde ise, doğrudan doğruya dini terim anlamındaki kurbanı, yani kurban ibadetini konu eden ayetler bulunmaktadır.

    Bu ayetlerden bir kısmı, hac ibadetinin bir parçası olan hedy kurbanlarıyla ilgili; bir kısmı, normal durumlarda başlı başına bir ibadet olan udhiyye kurbanıyla ilgili; bir kısmı ise, genel anlamda kurban ibadetinin esaslarıyla ilgilidir. Nitekim, Hac suresindeki konuyla ilgili ayetlerden, 28-33. ayetler hacdaki hedy kurbanı ile ilgili, 34-37. ayetler ise, genel anlamda kurban ibadetiyle ilgilidir. Enam suresinin 162. ayeti ile, Kevser suresinin 2. ayeti de, genel anlamda kurban ibadetiyle ilgilidir. Bakara suresinin 196. ayetinde geçen “nüsuk”kelimesi (“nesike”kelimesinin çoğulu), kurban anlamına gelmektedir; ama bu ayette geçen kurbanla (nüsuk), kurban bayramında kesilen kurban kastedilmeyip, haccın ifası esnasındaki bir noksanlıktan (ihsar) dolayı kesilmesi gereken kurban kastedilmektedir. Bu çeşit kurbanların da hedy kapsamındaki kurbanlardan olduğuna yukarıda işaret edilmişti. Ayrıca, Maide suresinin 2, 95 ve 97 ile, Fetih suresinin 25. ayetlerinde de hedy kurbanından bahsedilmektedir.

    Saffat suresindeki, Hz. İbrahim’in (a.s.) Cenab-ı Hak (c.c.) tarafından tabi tutulan imtihandan başarıyla çıkması süreciyle ilgili ayetlerde (100-112) de, genel anlamda kurban ibadetinden bahsedilmektedir.

    Bilindiği gibi Hz. İbrahim (a.s.), Kur’an-ı Kerim’de çeşitli yönleriyle model bir şahsiyet olarak, hakkında en geniş bilgi verilen peygamberlerden birisidir. Aynı zamanda, Hz. İbrahim (a.s.), Kur’an-ı Kerim’de bizler için örnek (“üsve-i hasene”numune-i imtisal) teşkil etmesi açısından, Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (sas) ile birlikte (Ahzab, 21), özel olarak zikredilen iki peygamberden de birisidir. (Mümtehine, 4).

    Saffat suresinde, Hz. İbrahim’in duaları sonucu halim bir erkek evlatla (Hz. İsmail) müjdelendiği ve çocuk babasıyla koşup oynayacak çağa geldiğinde, Hz. İbrahim’in (a.s.) rüyasında onu kesiyorken gördüğü ve durumu oğluna açıp, görüşünü sorduğunda, oğlundan “… Babacığım emredildiğin şeyi yerine getir, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın (sabredenlerden olduğumu göreceksin)”şeklinde bir cevap aldığı ifade edilmektedir. Konunun devamındaki ayetlerde ise, “Baba oğul her ikisi de (bu emre) teslimiyet gösterip, onu (çocuğu babası kesme vaziyeti almak üzere) alnı üzerine yatırınca, “Ey İbrahim, rüyanı gerçekleştirdin, işte biz muhsin olanlara böyle karşılık veririz. Gerçekten bu açık – açıklayıcı (mubin) bir imtihandır, diye nida ettik. Ve oğlunu büyük bir kesim (kurban – zibh) karşılığında kurtardık. Sonradan gelenlere de (konuyla ilgili mesajı) onun namına bıraktık. İbrahim’e selam olsun. Biz muhsinlere bu şekilde karşılık veririz. O gerçekten mümin kullarımızdandır. Ve O’na salihlerden bir nebi olarak İshak’ı müjdeledik”. (Saffat 100 -112).

    Bu ayetlerde dikkat çekilen birkaç hususa kısaca işaret etmekte fayda mülahaza ediyoruz.

    Birincisi: Oğlunun “emredildiğin şeyi yerine getir”şeklindeki cevabından, Hz. İbrahim’in gördüğü rüyanın normal bir rüya olmayıp vahiy olduğu anlaşılmaktadır.

    İkincisi: Hz. İbrahim’in oğlunu kesmediği halde, sadece yatırıp kesme vaziyeti almasıyla, rüyasını gerçekleştirdiğinin ifade edilmesi bir çelişki değildir; zira, rüyasında oğluna “seni kestim”demeyip, “kesiyorken görüyorum”demektedir Ayrıca, bu ayetler, hiçbir şekilde, önceki şeriatlarda insan kurbanının meşru olduğu şeklinde de yorumlanamaz. Zira insan kurbanı, semavi dinlerdeki esaslarla hiçbir şekilde bağdaşmaz.

    Üçüncüsü: Bu olay Hz. İbrahim’in muhsinlik (ihsan) konusunda tabi tutulduğu imtihanların son bir safhasıdır. Nitekim, hem rüyasını yerine getirdiği ifade edildikten sonra, ve hem de bunun açık – açıklayıcı bir imtihan olduğu ifade edildikten sonra, muhsin olanlara böyle karşılık verileceğinin tekrarlanarak zikredilmesi, Hz. İbrahim’in muhsinlik (ihsan) konusundaki imtihanda kesin başarı gösterdiğini anlatmak içindir.

    Dördüncüsü: Konuyla ilgili ayetlerde geçen “muhsin”kavramını, Türkçe’ye tercüme etmeden “muhsin”olarak aktarmayı uygun gördük. Bilindiği gibi, muhsin, ihsanla davranan kimseyi ifade eder. Çok geniş bir anlam yelpazesine sahip olan ihsan kelimesi ise, en geniş anlamıyla, kişinin her alanda bilinçli ve akl-ı selimle davranmasıdır. Nitekim, meşhur Cibril hadisinde de “ihsan”, “kişinin Allah’ı görür gibi ibadet etmesi”olarak tanımlanırken, inanç ve ibadet boyutundaki bilinçliliği ifade etmiştir. Buna göre, mezkur ayetlerde geçen muhsin, ihsanla davranan; yani Allah’ı görür gibi inanan ve bu inancına uygun davranan kişi anlamına gelmektedir.

    Esasen, ihsan kelimesinin bu terim anlamı, onun kelime anlamıyla doğrudan ilgilidir. Zira, ihsan kavramı, sadece inanç ve ibadet konularına münhasır değildir. Dünyevi işlerde de aklı-ı selimle hareket etmek; güzel işler yapmak; mantıklı davranmak; kişinin bilinçli yani neyi nasıl yapması icap ettiğini bilip buna göre davranmasını da kapsamaktadır. İnanç ve ibadet konularında bu şekilde bilinçli davranmanın en üst seviyesi de, Allah’ı görür gibi inanıp, bu inançla ibadet etmektir.

    Buna göre, Hz. İbrahim’in (a.s.) ihsan, yani Allah’ı görür gibi davranma (inanç, ibadet ve sair davranışlar) konusundaki imtihanının son safhası anlatılırken, sonradan gelecek insanlara da, hayatlarının her anında ihsanın hakim olması hususunda mesaj verilmektedir. Bu kapsamda kurban ibadeti de, kişinin Hz. İbrahim’in bu sınavını hatırlaması ve kendisinin de muhsin olabilmek için elinden geleni yapması gerektiği konusunda bilinçlenmesi adına önemli bir vesiledir.

    Kurbanın bu özelliğine, kurban keserken okunması tavsiye edilen, Enam suresinin 162. ayetinde “De ki: şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir”buyurularak farklı boyutlarıyla dikkat çekilmiştir.

    Saffat suresinde Hz. İbrahim kıssası anlatılırken, Hac suresinde de kurban ibadetinden bahsedilirken, ilgili ayetlerde öne çıkarılan en önemli hususlardan birisi de, bilinçli şekilde kurban keserek muhsin olabilmektir. Ya da, başka bir ifadeyle, bilinçli şekilde kesilen kurban, sahibinin muhsinliğinin (ihsan seviyesinde oluşunun) göstergesidir. Kur’an-ı Kerim’de (Maide, 2, Hac, 36), kurbanın şeair boyutlu bir ibadet (şeairillah) olduğuna özellikle dikkat çekilip, bundan dolayı da ona ayrıca bir saygı (ta’zim) gösterilmesi istenmektedir. Bunun yanında Hac suresindeki bir ayette (Hac, 32), Allah’ın şeairine saygı (ta’zim) göstermenin kalbin takvasından olduğu farklı bir anlatımla tekrar vurgulanıp: aynı suredeki bir başka ayette (Hac, 37) ise, kesilen kurbanların etlerinin de, kanlarının da hiçbir şekilde Allah’a ulaşmayacağı, ancak insanların takvalarının ulaşacağı ifade edilip, ayetin sonunda da, şuurlu olarak yerine getirilen kurban ibadetinin insanı ulaştıracağı manevi seviyeye dikkat çekmek açısından, “…muhsinleri müjdele”denilmektedir.

    Hac suresinin 34. ayetinde ise, bütün semavi dinlerde kurban ibadetinin mevcut olduğu açık bir şekilde ifade edilirken, bu ayette aynı zamanda, kurbanın hangi hayvanlardan kesilebileceğine de açıklık getirilmiştir. “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki, (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği “en’am”(diye isimlendirilen) hayvanlardan bazıları üzerine Allah’ın adını ansınlar. Zira ilahınız bir tek ilahtır; siz de (İbrahim ve İsmail’in teslim olduğu gibi) O’na teslim olun. (Ey Muhammed!) Saygı ile itaat edenleri müjdele.” (Hac, 34).

    Buna göre, kurban olarak kesilebilecek hayvanın, Arapça’da “behimetu’l- en’am”diye ifade edilen hayvanlardan olması gerekir. Bu hayvanlar da, tek tırnaklı olmayan, otla beslenen ve geviş getiren ehli hayvanlar olup, deve, sığır, manda, koyun ve keçidir.

    Kur’an-ı Kerim’de, eti yenen hayvanlarla ilgili çerçeve çizilirken, başka ayetlerle (Maide,3, Bakara, 173, En’am, 145, Nahl, 115) yasaklandığı açıklananların dışında “behimetu’l- en’am”diye isimlendirilen hayvanların helal olduğu bildirilmiştir. (Maide, 2). Esasen, Arapça’da behime kelimesi, dört ayaklı hayvanların genel adıdır; en’am ise, pençeli hayvanlar ile tek tırnaklı hayvanların dışındaki otla beslenip geviş getiren hayvanlardır. Dolayısıyla, eti yenen hayvanlar kapsamında olduğu halde, dört ayaklı olmayan kara hayvanları ile, deniz hayvanları da, ayette geçen “behimetu’l en’am”kapsamına girmemektedir. En’am suresinin 143 ve 144. ayetleri ile, Nahl suresinin 5-8. ayetleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, behimetu’l-en’am kavramının, otla beslenip geviş getiren, dört ayaklı ehli hayvanları kapsadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, deve, sığır, manda, koyun ve keçinin bu kapsamda olduğu nettir. Bu kavramın, karaca, geyik gibi yabani hayvanları kapsayıp kapsamadığı ise tartışmalıdır. Her ne kadar, behimetu’l- en’am kavramının kapsamına girseler bile, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in kurbanla ilgili uygulama ve açıklamaları dikkate alındığında, karaca, geyik gibi eti yenen yabani av hayvanlarının kurbanlık hayvanlar kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, kurban edilebilecek hayvanlarla ilgili Hac suresi 28 ve 34. ayetlerde yer alan “min”edatı, “behimetu’l-en’am”kapsamındaki hayvanların da sadece bir kısmının kurban olarak kesilebileceğini göstermektedir. Nitekim, En’am suresi, 143 ve 144. ayetlerinde geçen hayvan isimleri ve Peygamberimizin (sas) kurbanla ilgili uygulama ve açıklamaları dikkate alındığında, “behimetu’l-en’am”kavramının kapsamındaki hayvanlardan sadece bir kısmının kurban edilebileceği,; bunların da, deve, sığır, manda, koyun ve keçiden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. (Bkz., Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, III, 1548 – 1570, 2071- 2076, V, 3398 – 3406)

    Dolayısıyla kurbanlık hayvanlarla ilgili değerlendirmelerde, ayetlerdeki bu kayıtların dikkate alınması bilimsel bir zorunluluktur.

    Kur’an-ı Kerim’de kurbanla ilgili ayetlerde (Hac, 28, 36) bildirilen bir husus da, kesilen kurbanın değerlendirilmesine dairdir. İlgili ayetlerde, kesilen kurbandan kesen kimsenin yemesi (yiyebileceği) emir sigasıyla ifade edilirken, sıkıntıya düşmüş fakirler ile, dilenenler ve haline kanaatkar davranarak dilenmeyenlere de yedirmesi yine emir sigasıyla bildiriliyor.

  18. Deniz işmen Aker says:

    Binlerce teşekkür ederiz .
    Sevgili Viktor.
    Bütün dinlerde reform yapılmış.
    Malesef bizim dinimizde herhangi bir reform yapılamamış.Birçok konuda ilerleme kaydeymişiz.Hayvanları katlederek bayram yapmak ,buna bayram demek sadece bizde var.Üstelik de eziyet ederek. Mutlaka bir çözümü olmalı ve buna dur demeliyiz.

  19. ayşen ertür says:

    paylasmaya ve anlatmaya devam… birer birer artacagiz, kan goluneudurduruana kadar…

  20. bayram sevinçleri yaşayabilmek çok güzel bir gelenek,ancak dışardan bakıldığında çevrenin kan gölüne dönüşmesi güzel bir görüntü oluşturmuyor.inança saygılı olmalıyız..aynı şekilde çevremizide koruyan bir tavır içinde olunması gerekir.umarım anlayan insanların sayısı her geçen gün sayıca artarsa süper olur. sevgiler iyi bayramlar.
    SIDDIK SÜREN-FASHION DESIGNER

  21. Tunc Ugurkan burada vurgulananin ne oldugunu anlamamissiniz sanirim. Olay et yemek , yememek degil, bu islemin vahsice yapiliyor olmasi. Yukardaki fotograflardaki goruntuler sizin gozunuze hos mu gorunuyor?? Barbarca mi geliyor, yoksa bu haller cok dogal haller mi?

    Size bir sorum olacak; Isinin ehli olmayan kisilerce, hayvani canhiras bagirtarak coluk cocugun gozu onunde dogranmasi ne kadar dogrudur??

    Peki bu kadar kesilmis, paketlenmis et varken, yuzlerce koyunu ortalikta bagirta bagirta kesmek yerine, paketlenmis et alinsa aca, muhtaca dagitilsa daha mi az sevaba girilecek? Illa ki bu kurban isini rituel haline getirip, adabina aykiri ilkel bir sekilde uluorta mi yapmak lazim??

    Ispanya olayinda, din-kurban iliskisi bile soz konusu degil, sadece gelenek.. Bir hayvanin can cekismesini gorerek eglenen insanlar..

  22. All religion, my friend, is simply evolved out of fraud, fear, greed, imagination, and poetry.’ Edgar Allen Poe